Diyabet, genellikle sinsi bir şekilde ilerlediği için erken belirtileri fark etmek oldukça önemlidir.
Günümüzde giderek artan yaşam stresi, yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzı, pek çok kronik hastalığın temelini oluşturuyor. Bu hastalıklardan biri de dünya genelinde milyonlarca kişiyi etkileyen şeker hastalığı ya da tıbbi adıyla diyabet.
Şeker hastalığının en yaygın ama genellikle gözden kaçan ince işaretlerinden bahsedeceğiz.
1. Sürekli Yorgunluk ve Bitkinlik Hissi
Her zaman yorgun hissetmek sadece uykusuzluktan kaynaklanmaz. Vücut, glukozu yani şekeri enerjiye dönüştürmekte zorlandığında kaslar ihtiyaç duyduğu enerjiyi alamaz. Bu da kişinin gün içinde halsiz, bitkin ve motivasyonsuz hissetmesine neden olabilir. Diyabetin erken evrelerinde bu tür enerji düşüklüğü sıkça görülür.
2. Aşırı Susuzluk ve Sık İdrara Çıkma
Vücutta fazla şeker bulunması, böbreklerin daha fazla çalışmasına yol açar. Bu da daha fazla idrara çıkmanıza ve dolayısıyla sıvı kaybına neden olur. Susuz kalan vücut, sürekli su içme ihtiyacı duyar. Eğer günlük sıvı tüketiminiz artmasına rağmen sürekli susuzluk hissediyorsanız, bu bir uyarı olabilir.
3. Bulanık Görme
Gözdeki lens dokusu kan şekeri seviyelerine oldukça duyarlıdır. Yüksek kan şekeri, göz lensinde şişmelere neden olabilir ve bu durum geçici bulanık görmeye yol açar. Görme bozuklukları genellikle diyabetin ileri evresinde ortaya çıksa da bazı kişilerde erken dönemde de görülebilir.
4. Açlık Krizleri ve Ani Tatlı İstekleri
Kan şekeri seviyesindeki dengesizlikler, kişide ani açlık krizlerine yol açabilir. Özellikle yemekten kısa süre sonra açlık hissediyorsanız ve bu özellikle karbonhidratlı ya da şekerli gıdalara yönelikse, bu durum insülin direnci ya da diyabetin erken belirtisi olabilir.
5. Ciltte Kuruluk ve Kaşıntı
Diyabet, cilt sağlığını da etkileyebilir. Sürekli su kaybı, cildin kurumasına ve kaşınmasına neden olur. Ayrıca yüksek kan şekeri, ciltte mantar enfeksiyonlarına zemin hazırlar. Özellikle koltuk altı, kasık gibi kıvrımlı bölgelerde kızarıklık ve kaşıntı yaşıyorsanız, bu belirtileri önemseyin.
6. Yavaş İyileşen Yaralar
Yara ya da kesiklerin normalden daha geç iyileştiğini fark ediyorsanız, bu durum diyabetle ilişkili olabilir. Yüksek kan şekeri, kan dolaşımını yavaşlatarak bağışıklık sisteminin etkinliğini azaltır. Bu da enfeksiyon riskini artırır ve iyileşme süresini uzatır.
7. Ellerde ve Ayaklarda Uyuşma
Diyabette sinir uçları zarar görebilir ve bu durum nöropati olarak adlandırılır. Ellerde, ayaklarda, parmaklarda karıncalanma, yanma hissi ya da uyuşma, genellikle bu sinir hasarının göstergesidir. Bu belirti çoğunlukla ihmal edilse de oldukça ciddi bir işarettir.
8. Ciltte Renk Değişiklikleri
Boyun, koltuk altı ya da kasık bölgelerinde cilt renginde koyulaşma fark ettiyseniz, bu durum akantosis nigrikans adı verilen bir cilt değişikliğine işaret edebilir. Bu durum genellikle insülin direnciyle ilişkilendirilir ve tip 2 diyabetin erken belirtilerinden biridir.
9. Sürekli Enfeksiyon Geçirme
Bağışıklık sistemi, yüksek kan şekeri nedeniyle zayıfladığında vücut enfeksiyonlara daha açık hale gelir. Sık sık idrar yolu enfeksiyonları, vajinal enfeksiyonlar, diş eti iltihapları gibi durumlar yaşıyorsanız, diyabetik bir durumdan şüphelenebilirsiniz.
10. Aşırı Kilo Kaybı
Tip 1 diyabetin belirgin işaretlerinden biri de hızlı ve açıklanamayan kilo kaybıdır. Vücut glukozu hücrelere taşıyamadığında enerji ihtiyacını karşılamak için yağ ve kas dokularını kullanmaya başlar. Bu da kısa sürede gözle görülür kilo kaybına neden olur.
11. Sık Baş Ağrısı ve Konsantrasyon Bozukluğu
Düşük veya yüksek kan şekeri seviyeleri, beyin fonksiyonlarını etkileyerek baş ağrısı, baş dönmesi ve odaklanma sorunlarına yol açabilir. Özellikle gün içinde zihinsel yorgunluk hissi yaşayan kişilerin kan şekeri seviyelerini kontrol ettirmeleri önerilir.
12. Ağız Kuruluğu ve Aseton Kokusuna Benzer Nefes
Ağız kuruluğu ve kötü ağız kokusu, sıklıkla diyabet hastalarında gözlemlenen belirtiler arasında yer alır. İleri seviyelerde ise nefesin aseton benzeri kokması, vücudun keton üretmeye başladığının ve acilen müdahale gerektiğinin göstergesidir.
Diyabet Riskini Ne Zaman Ciddiye Almalısınız?
Bu belirtilerden birkaçı sizde mevcutsa, bir sağlık kuruluşunda kan şekeri testi yaptırmanız önemlidir. Erken tanı konulması, ileride oluşabilecek ciddi komplikasyonları önlemenin en etkili yoludur. Özellikle aşağıdaki risk gruplarındaysanız, düzenli kontroller ihmal edilmemelidir:
- Ailede diyabet öyküsü olanlar
- Obezite sorunu yaşayanlar
- Düzensiz beslenen ve hareketsiz yaşam sürenler
- Gebelikte diyabet geçirenler
- Polikistik over sendromu (PCOS) olan kadınlar
Vücudunuzun Sinyallerine Kulak Verin
Şeker hastalığı, doğru zamanda fark edilip önlem alındığında kontrol altında tutulabilir bir hastalıktır. Ancak ihmal edildiğinde kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, körlük ve sinir hasarına kadar ilerleyen ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle vücudunuzun verdiği küçük ama önemli sinyalleri ciddiye almak, yaşam kalitenizi korumanın ilk adımıdır.
Sık Sorulan Sorular (SSS)
1. Şeker hastalığının kesin tanısı nasıl konur?
Şeker hastalığının tanısı genellikle açlık kan şekeri testi, HbA1c testi ve oral glukoz tolerans testi (OGTT) ile konur. Açlık kan şekeri 126 mg/dL ve üzerindeyse, diyabet tanısı düşünülebilir. Ancak kesin teşhis için bir doktor kontrolü şarttır.
2. Tip 1 ve Tip 2 diyabet arasındaki fark nedir?
Tip 1 diyabet genellikle çocukluk veya genç yaşta ortaya çıkar ve pankreas hiç insülin üretemez. Tip 2 diyabet ise genellikle ileri yaşlarda gelişir ve vücut insülini yeterince kullanamaz (insülin direnci). Tip 2 diyabet, yaşam tarzı ile yakından ilişkilidir.
3. Diyabet belirtileri başka hastalıklarla karışır mı?
Evet. Yorgunluk, baş ağrısı, bulanık görme gibi belirtiler başka sağlık sorunlarında da görülebilir. Bu yüzden net teşhis için kan testi yapılması gerekir.
4. Diyabet önlenebilir mi?
Tip 2 diyabet çoğu durumda sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve kilo kontrolü ile önlenebilir. Tip 1 diyabet ise genetik faktörlere dayalı olduğu için önlenmesi mümkün değildir.
5. Diyabetle yaşam nasıl kolaylaştırılır?
Diyabetle yaşamak, bilinçli beslenme, düzenli egzersiz, ilaçların doğru kullanımı ve düzenli doktor kontrolleri ile oldukça yönetilebilir hale gelir. Ayrıca stres yönetimi de önemlidir.